
Trump neden Rusya’ya yöneliyor ve bu Ukrayna, Avrupa ve Çin için ne anlama geliyor?
- Trump, Ukrayna'yı barış görüşmelerinin dışında tutuyor ve Zelenskiy'e ABD-Rusya anlaşmasını kabul etmesi yönünde baskı yapıyor.
- ABD'nin çıkarlarını Moskova'ya doğru yeniden yönlendirmesiyle Avrupa stratejik belirsizliklerle karşı karşıya.
- Çin, Rusya ile ittifakının zayıflamasından ve ABD'nin Asya'ya daha fazla odaklanmasından endişe ediyor.
24 Şubat 2022’de Rusya ile Ukrayna arasında dramatik savaş başladı.
Üç yıl sonra ABD Başkanı Donald Trump, Rusya ile bir barış anlaşması için baskı yapmaya karar vererek Ukrayna’yı müzakerelerin dışında bıraktı.
Ayrıca Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’yi “diktatör” olarak niteledi.
Kiev şimdi seçenekleri değerlendirmekle meşgulken ABD de Rusya’ya yaklaşıyor.
Bu gelişmeler, Avrupa ve Çin’in kendi stratejilerini yeniden hesaplamasıyla küresel düzeni yeniden şekillendiriyor.
Ukrayna barışa mı zorlanıyor?
Copy link to sectionTrump’ın Rusya’ya yönelmesi, Ukrayna’yı ABD’nin en önemli müttefiklerinden biri olmaktan çıkarıp kendi savaşında yabancı bir konuma getirdi.
Cumhurbaşkanının son açıklamaları sadece retorik değil.
Trump, Zelenskiy’i uyardı: “Hızlı hareket etse iyi olur, yoksa elinde ülke kalmayacak.”
Bu, ABD’nin önceki politikasından tamamen farklı bir durum.
ABD, Başkan Biden döneminde Ukrayna’ya 183 milyar dolar askeri ve ekonomik yardımda bulundu.
O can simidi artık belirsiz.
ABD’nin silahları, istihbaratı ve fonları olmadan Ukrayna zorlu bir mücadeleyle karşı karşıya kalacak.
Ukrayna’nın diğer seçeneği ise, kendisinin herhangi bir katkısı olmaksızın müzakere edilen bir barış anlaşmasını kabul etmektir.
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz da dahil olmak üzere danışmanları bunu gerekli olarak çerçevelendirdiler.
Waltz, Fox News’e yaptığı açıklamada, “Her iki tarafla da görüşmelisiniz” dedi.
Ama artık “her iki taraf”tan kasıt ABD ve Rusya; Ukrayna değil.
Bu dışlama, son olarak Suudi Arabistan’da gerçekleşen ABD-Rusya barış görüşmeleri sırasında açıkça ortaya çıktı.
Sadece Ukrayna değil, Avrupa müttefikleri de yoktu.
Rus yetkililer Trump’ın yaklaşımını överek, bunun Moskova’nın Ukrayna’nın NATO üyeliğine yönelik çabalarının savaşı tetiklediği yönündeki görüşüyle örtüştüğünü söyledi.
Trump’ın Rusya hamlesinin ardında ne var?
Copy link to sectionTrump’ın yaklaşımının arkasındaki itici güç hız ve ekonomi gibi görünüyor.
Savaşın bir an önce bitmesini istiyor ve barışı ancak kendi yönetiminin sağlayabileceğini iddia ediyor.
Ayrıca ABD’nin Ukrayna’ya gelecekte vereceği desteğin, özellikle Ukrayna’nın zengin mineral kaynaklarına erişim olmak üzere Amerikan iş çıkarlarına bağlı olduğunu ileri sürüyor.
Geçtiğimiz hafta Hazine Bakanı Scott Bessent, ABD şirketlerine Ukrayna’nın lityum, kobalt ve titanyum gibi nadir toprak minerallerinin değerinin yarısının kontrolünü veren bir anlaşma taslağını Kiev’e sundu.
Bu mineraller piller, savunma sistemleri ve temiz enerji teknolojileri için olmazsa olmazdır.
Ukrayna Jeoloji Araştırmaları Kurumu’na göre Ukrayna, değeri yüzlerce milyar dolar olan dünyanın en büyük henüz dokunulmamış rezervlerinden bazılarını elinde bulunduruyor.

Zelenskiy anlaşmayı reddederek, bunun “ciddi bir görüşme olmadığını” söyledi.
Trump’ın cevabı hızlı oldu.
Ukrayna’yı anlaşmayı ihlal etmekle suçladı ve Zelenskiy’nin ABD’den gelen yardımları sürdürmek için savaşı uzattığını öne sürdü.
Trump, “Gerçek Ukrayna anketlerinde düşük puan alıyor” iddiasında bulunmuştu; ancak Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü’nün Şubat 2025’te yaptığı bir anket, Zelenskiy’nin onay oranının %57 olduğunu göstermişti.
Trump’ın ekonomik bakış açısı madenlerin ötesine geçiyor.
Yönetimi Rusya ile daha geniş bir işbirliğine işaret etti. Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ABD ve Rus yetkililerin Riyad görüşmeleri sırasında “jeopolitik ve ekonomik işbirliği”ni görüştüğünü söyledi.
Bunlara enerji piyasaları, ticaret anlaşmaları ve silah kontrolü de dahil olabilir ve Ukrayna tamamen devre dışı bırakılabilir.
Avrupa’nın tepkisi nasıl?
Copy link to sectionAvrupalı liderler için Trump’ın Rusya’ya yönelmesi ihanet gibi hissediliyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Zelenskyy’nin demokratik meşruiyetini sorgulamanın “yanlış ve tehlikeli” olduğunu söyledi ve Ukrayna seçimlerinin sıkıyönetim altında yasal olarak ertelendiğini belirtti.
Polonya Başbakanı Donald Tusk, Ukrayna’nın teslim olmaya zorlanmasının “tüm Batı’nın teslim olması” anlamına geleceği uyarısında bulundu.
Avrupa Birliği Dış Politika Şefi Kaja Kallas, “Rus söyleminin gerçekten güç kazandığı” yönündeki endişesini dile getirdi.
Bu eğilim Batı’nın birleşik cephesini zayıflatıyor ve Avrupa’yı savunmasız bırakıyor.
Avrupa ülkeleri Ukrayna’ya askeri yardımlarda bulundular ancak ABD’nin tedariklerini karşılayabilecek endüstriyel kapasiteye sahip değiller.
Fransa ve İngiltere şimdi doğrudan Trump’a hava desteğinin devamı için başvurmayı planlıyor.
Bu olmadan Ukrayna’nın savunması çökebilir ve Rusya’nın toprak kazanımlarını sağlamlaştırmasına olanak tanıyabilir.
Avrupa’nın barış görüşmelerinin dışında bırakılması aynı zamanda transatlantik birliğin zayıfladığını da gösteriyor.
Trump’ın eylemleri, Rusya’yı bir rakipten ziyade potansiyel bir ortak olarak gördüğünü gösteriyor ve bu da Avrupa’nın kendi güvenlik stratejilerini yeniden gözden geçirmesine neden oluyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın müzakerelerde bir miktar nüfuz elde etmek amacıyla yakında Washington’ı ziyaret etmeleri bekleniyor.
Peki Çin şu anda nerede duruyor?
Copy link to sectionBir zamanlar potansiyel bir barış arabulucusu olarak konumlandırılan Çin, şimdi kendini dışlanmış buluyor.
Trump daha önce Rusya üzerindeki ekonomik nüfuzunu artırmak için Çin ile işbirliği yapmayı önermişti.
Ancak ABD ve Rusya doğrudan müzakere ederken Pekin dışarıda bırakıldı ve bu durum ülkenin liderleri açısından rahatsız edici soruları gündeme getirdi.
Şi Cinping, Rusya’yı Batı egemenliğine karşı önemli bir müttefik olarak görerek yıllarca Putin’le ilişkiler geliştirdi.
Çin, savaş sırasında Rusya’nın ekonomik can damarı olmuş, indirimli petrol satın almış ve savunma sanayisine çift kullanımlı mallar sağlamıştır.
Ancak Trump’ın Moskova’ya yaptığı uzanma bu ortaklığı zayıflatma tehlikesi yaratıyor.
Trump’ın özel temsilcisi Keith Kellogg, ABD’nin Putin’i Çin, İran ve Kuzey Kore ile ittifaklarını yeniden düşünmeye “zorlamayı” amaçladığını açıkça belirtti.
Uzmanlar Rusya-Çin arasında tam bir ayrışmanın yaşanmasından şüphe etse de, bu risk Pekin’i tedirgin etmeye yetecek düzeyde.
Stimson Merkezi’nden Çin uzmanı Yun Sun, bunu potansiyel bir “ters Nixon” olarak nitelendirerek, ABD’nin 1970’lerde Çin’i Sovyetler Birliği’nden ayırma stratejisine atıfta bulundu.
Nixon’a karşı sadece %30’luk bir terslik bile olsa, Pekin’de şüphe tohumları ekiyor.
Çin’in asıl endişesi, Rusya’nın ABD ile daha yakın bir ilişki kurması durumunda Trump’ın dikkatinin yeniden Çin’e yönelmesi.
ABD Savunma Bakanlığı bunu doğrulayarak, Washington’un “Çin ile savaşı caydırma” ihtiyacı varken Avrupa güvenliğini önceliklendiremeyeceğini söyledi.
Pekin, Ukrayna’nın masadan kalkmasının ardından ABD baskısının bir sonraki hedefi olma ihtimaliyle karşı karşıya.
Bu durum Trump’ın tutum değişikliğini ve giderek daha “Rusya yanlısı” hale gelmesini de açıklıyor.
Peki bundan sonra ne olacak?
Copy link to sectionUkrayna artık iki arada bir derede kalmış durumda. Azalan kaynaklarla mücadeleye devam etmeyi deneyebilir veya rakiplerinin şekillendirdiği bir barış anlaşmasını kabul edebilir.
Rusya için işler daha iyi görünüyor. Trump’ın Ukrayna olmadan müzakere etmeye istekli olması, Putin’e toprak kazanımlarını sağlamlaştırmak için kaldıraç sağlıyor.
Moskova, Trump’ın NATO’nun genişlemesinin savaşı tetiklediği yönündeki görüşünü memnuniyetle karşıladı; bu, daha önce hiçbir ABD başkanının benimsemediği bir tavırdı.
Avrupa da kendi ikilemiyle karşı karşıya.
ABD’nin desteği olmadan kıtanın Ukrayna’yı ve kendisini savunma kabiliyeti sorgulanır hale geliyor.
Macron ve Scholz gibi liderler transatlantik birliği korumak için ellerinden geleni yapıyor ancak Trump’ın eylemleri, onun ABD çıkarlarını geleneksel ittifaklardan uzaklaştırıp Rusya’ya doğru yeniden yönlendirmekle daha çok ilgilendiğini gösteriyor.
Bu arada Çin, stratejisini yeniden değerlendiriyor.
Rusya ve ABD ortak bir zemin bulursa Pekin, ABD’nin ticaret, teknoloji ve askeri konulardaki baskısını artırabilir.
Şi Cinping’in Putin ile özenle inşa ettiği ortaklık artık daha az istikrarlı görünüyor ve bu durum Çin’in uzun vadeli stratejisi hakkında soruları gündeme getiriyor.
Hatta Ukrayna’nın kendisi bile ittifaklarını yeniden gözden geçiriyor gibi görünüyor.
Aylarca süren sınırlı angajmanın ardından Zelenskiy, Çin’in Putin’e barış konusunda baskı yapmada rol oynayabileceğini öne sürdü.
Zelenski, Almanya’da üst düzey Çinli diplomat Wang Yi ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, “Sanırım ilk kez Çin’in ilgisini görüyoruz” dedi.
Şaşırtıcı bir değişim, ancak Ukrayna’nın ayaklarının altındaki zeminin ne kadar kaydığını da ortaya koyuyor.
Bu makale İngilizce'den yapay zeka araçlarının yardımıyla çevrilmiş ve daha sonra yerel bir çevirmen tarafından düzeltilmiş ve düzenlenmiştir.